10 Ağustos 2016 Çarşamba

En Güzel Björk Şarkıları (Son Derece Subjektif Bir Liste)

Björk ile tanışıklığım lise 2'nin kış aylarına denk geliyor aslında. Blue Jean dergisinde, türk müzik yazarlığı tarihinin kült isimlerinden Özlem Gürel'in kaleme aldığı "Vespertine" eleştirisi vardı. Albüme tam not vermekle birlikte, albümü adeta "mutfakta yemek yaparken ya da evinde koltukta otururken" söylenmişcesine doğal bir şekilde ortaya çıkmış olmasına şaşırdığını ifade ediyordu. O zamanlar bilmediğim ama Özlem Gürel'in dikkat çektiği aslında kompleks pop şarkıları içerisinde gezinen Björk'ün minimalizm konusunda büyük bir ders verdiğiydi aslında. "Vespertine" Björk'e başlamak için doğru albüm değildi muhtemelen, ama yaptığı en özel albümdü bir yandan.

Bir şekilde başlayan Björk hayranlığım, günün birinde İzlanda'da "Medulla" turnesinin son ayağını Reykjavik'te bir kilise izlediğim konserine kadar ilerledi. Benim için çok özel olan bu kadın, geçtiğimiz sene şaşırtıcı derecede güzel ve samimi bir albümle geri döndü. Aradan yeterli vakit geçtiğine göre, artık en sevdiğim Björk şarkılarını döktürme zamanım geldi. Bahsi geçen her şarkısını onlarca, bazılarını yüzlerce kere dinlediğime göre, bu liste biraz da zamana direnebilme şansı edinen şarkıları içerek. 

Geri sayım halinde, buyrun:

10- Play Dead


Bir sürprizle başlamayı tercih ediyorum. Aslında albümler arasında eşitlik göz etmek istemedim, ama Björk'ün solo kariyerinin başlarında çok ümit veren pop şarkıları var. Bunlardan en güzeli ise bu listeye girmeyi kesinlikle hak ediyordu. "Play Dead" Björk'ün kariyerinin hiç umulmayacak yerlere geleceğinin ipuçlarını taşıyor gibi. İzlanda'dan çıkıveren bu pop prensesi, tuhaf İngilizce aksanı ile dinleyenin kalbini bir şekilde ele geçiriyor. Play Dead bir 90lar klasiğinin istediği her şeye sahip. Hafif dumanlı trip-hop atmosferinden, yakalayıcı nakarata kadar Björk'ün patlaması için gereken bütün unsurlara sahip. Aynı dönemin ürünleri olan "Human Behaviour" ve "Venus As A Boy" da çok güzel şarkılar olmakla birlikte bu şarkının zamana direnme gücünün, biraz da düzenlemelerinin kusursuzluğuna bağlı olduğunu düşünüyorum. 

9- Cocoon


Bazılarına göre sürpriz bir seçim gibi gelebilir. Ama "Cocoon" Vespertine'in sürpriz klasiği olarak zamana karşı fazlası ile direndi. Albümün açılış şarkısı "Hidden Place" belki en rahat dinlenebilir şarkıydı, ama Cocoon neredeyse kariyerinin en kişisel şaheseri olmayı başarıyordu. İnanılmaz minimalist bir cızırtı eşliğinde mırıldandığı şarkı tamamen sesinin mükemmelliğini ön plana çıkarıyordu. Bir yandan iç çekmeleri, derin nefes alış verişi, şarkı boyunca yavaşça kendini kozasına hapseden bir tırtıl gibi bizi kendine aşık etmeyi başarıyordu. Gerçekten duygu dışavurumunun bu derece yoğun olduğu çok az şarkı dinlediğimi itiraf etmeliyim. Şarkının yoğun yalınlığı ile seksi atmosferi arasındaki dalgalanma ayrıca onu en seksi Björk şarkısı yapıyor. Björk o dönem yaptığı bir röportajda seksi ikiye ayırdığını söylemişti. "Doğada yapılan" ve "Şehirde yapılan" olarak. Kendisinin doğada yapılan seksi tercih ettiğini ifade ederken tam olarak aklından bu şarkı gibi bir şey geçiyordu herhalde.

8- Who Is It


Vespertine sonrası gelen Medulla, Björk'ün minimalist yöneliminin doruk noktası olarak tarihe geçti. Onun kadar mükemmel bir albüm olmasa da, oldukça ilginç şarkılar barındırıyordu. Bu şarkıyı seçme sebebim, yine zaman sınavını çok rahatlıkla vermiş olmasından kaynaklanıyor. Bu şarkının inanılmaz nakarat melodisi bir şekilde kendimi ona yıllar geçse bile tekrar tekrar dönerken bulmama neden oluyor. "Kim o, asla seni hayalkırıklığına uğratmayan" diye haykırırken, kendisinden bahsediyor adeta. Öte yandan, şarkının çok optimist bir yanı da var. Sanki ne olursa olsun dönülen bir sevgiliyi anlatıyor gibi. Bu şarkının yarattığı bağımlılığın da böyle bir yanı var.

7- Isobel


Björk'ün tam olarak patlaması 2. albümü olan "Post" ile olmuştu aslında, bu albümdeki her şarkı single olabilecek güzelliğe sahipti. O dönemki video furyası ile şahane müzik videolarına da dönüştü pek çoğu. "Possibly Maybe" veya "Army Of Me" gibi klasiklerin yanında, Björk'ün adeta bir masal anlattığı Isobel, müzisyenin müziğinin kilometre taşı gibiydi. Çocuksu bir şekilde söylediği şarkısının sözlerini, Isobel ismindeki bir karakterin ağzından dile getiriyordu. Björk'ün ilk dönem şarkı sözlerinin neredeyse sarkastik ve hafif yabancılaştıran tonu ile şahane yaylıları bu şarkıda kendine kusursuz bir yer bulmuştu. Siyah beyaz müzik videosu ile masalsı tonunu perçinliyor, aradan yüzlerce yıl geçse de dinlenecek bir eser ortaya çıkarıyordu.

6- Dull Flame Of Desire


Demiştim, son derece subjektif diye. Bu şarkı Björk'ün eleştirmenler tarafından en az beğenilen albümü "Volta"nın gizli bir başyapıtıdır benim gözümde. Antony Hegarty ile karşılıklı atışarak söyledikleri bu klasiğin albüm versiyonu 7 buçuk dakika kadar sürüyor. Sözleri meşhur bir rus yazar olan Fyodor Tyutchev'in şiirinden geliyor. (Ki bu şiir Tarkovsky'nin Stalker filminde de kendine yer bulmaktadır.) Şarkının orkestrasyonu şahane, ama bir yandan dünyanın en güzel sesine sahip bu iki insanın hiç acele etmeden, tatlı tatlı söylemeleri, ortaya Björk'ün en romantik şarkısını çıkarıyor. Şarkı bir yandan bir marş ritmine sahip, epik bir eser olduğu ortada. Ama Antony'nin araya girdiği kısımlar o kadar lirik bir hal alıyor ki, insanın içinde gizli kalmış coşkulu duyguları eliyle bulmuş gibi ortaya çıkarıveriyor. Keşke daha çok beğenilse, dinlense.

5-Black Lake



Sıra geldi listenin en yeni tarihli şarkısına. "Vulnicura" büyük bir albümdü, gerçekten çok iyiydi. Vespertine dönemine kadar gerilemişti Björk. Uzun süreli partneri, oğlunun babası olan eski prodüktöründen ayrılmıştı. İnsanların özellikle "Biophilia" ila Björk'ü kendini tekrar etmekle, hatta kendi kendinin kötü bir kopyası haline gelmekle eleştirmeye başladıkları bir dönemde, böyle kişisel ve müzikal anlamda böyle karmaşık bir albümle gelmesi şaşırtıcıydı. Albümün doruk noktası ise 10 dakika süren bu klasikti. Esrarengiz yaylıların arasında gezinen Björk, yeri geldiğinde karanlık elektronik müzikten de yardım almayı ihmal etmeden, yapmayı en iyi bildiği şeyi, anlatılmaz duyguları dışa vurmayı başarıyordu. Black Lake'in çok çok güzel de bir videosu var. Çok karanlık, çok etkileyici. Yukarıda duran bu videoyu izleyen herkesin kendini yenilenmiş hissedeceğinin garantisini veriyorum.

4- Bachelorette



Björk'ün en iyi albümü "Homogenic"tir. Bu bence oldukça net bir durum. Bachelorette ise bu şahane albümün içindeki mucizelerden sadece biri. Bu listeyi baştan aşağı Homogenic'ten şarkılarla doldurmak mümkün, ama bu kadar tek yönlü bir liste olması doğru olmazdı. Björk'ün "kadın kılığında bir aşk çeşmesi" olduğu bu modern masal, büyük bir şevkle, arzu ile icra ediliyor. Yine yaylılar ile elektroniği birbirine eritmek konusunda ustalığını konuşturuyor. Bir sanatçının enerjisinin doruğunda, adeta bir vals ritmi ile götürdüğü, elektronik bir opera şarkısı dinlemek istiyorsanız, sizi gelmiş geçmiş en güzel şarkılardan biri bekliyor. Artık bir klasik kabul edilen videosunu ise Michel Gondry çekti.

3- Hyperballad


İlk 3'e geldiğimizde artık daha kişisel bir boyuta geçmiş bulunuyorum. Bu şarkı için söylenebilecek pek çok şey var. Öncelikle Björk'ün neredeyse tüm albümlerine koymanın mümkün olduğu şarkı tam olarak budur. İçinde Homogenic'ten Vulnicura'ya pek çok öğe barındırıyor. Ama "Post"un en iyi şarkısı olan bu eser, aslında ilk dinleyişte çok da ön plana çıkmıyor. Ama şarkıyı dinledikçe içinizde büyüyor. Bunda en büyük etkenlerden biri ise, şarkı sözlerinin tatlı ve hastalıklı yanlarının içiçe geçmiş olması. Sevgilisi uyanmadan her sabah uyanıp, uçurumdan aşağı attığı eşyaların parçalanmasını izleyen ve sonra sevgilisi ile birlikte, mutlu ve huzurlu olduğunu kendine ispatladığı için mutlu olduğunu anlatan bu "garip" kadının hikayesi, bir şekilde absürdlüğüne rağmen dinleyicinin kendi hastalıklı tarafından bir şeyler bulmasını sağlıyor. Zaman sınavı ile hiç eskimediği denendi ve onaylandı.

2- Joga


Björk'ün kariyeri boyunca çıkardığı en büyük hit belki de bu şarkıydı. Homogenic'in bu klasik şarkısı sonraki dönemin bir sinyali gibiydi. Yaylıların girmesi ile kendinizi İzlanda'nın dağlarında huzur içinde bulmanıza izin veriyor, sonrasında ise beyne ufak ufak saplanan elektronik tınılar ile biraz diken üstünde tutuyordu. Björk bu şarkı başladığı anda sizi bir kukla gibi eline alıyor ve kendinizi huzurlu bulabileceğiniz bir hayal dünyasının içine sokuyordu. Yine Michel Gondry'nin İzlanda dağlarında çektiği klibi, şarkının hissiyatını tam olarak yakalıyordu. Mükemmel yemyeşil dağların altında yatan volkanların aniden ortaya çıktığı, yer kabuğunun çatladığı videoda, Björk bu dağların tepesinde kalbini tutuyordu. Sanki bir panik ataktan kaçmaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Bu hissiyat kariyeri boyunca hayranlarının kalbinden bir köşede durmaya devam etti.




1 - Pagan Poetry


Gerçek Björk hayranları için sürpriz olmayacak, ama yakın dönemde kendisini takip edenler için şaşırtıcı olabilecek zirve, bir pagan şiiri. Vespertine'in kalbimdeki yeri bambaşka, ama bu şarkı hepsinin ötesinde Björk'ün ortaya çıkardığı en kişisel, en esrarengiz, en arzu dolu eser. Bir sürü küçük Björkcüklerin ortaya çıkardığı kopuş kısmı tüyleri ürperten bir etkileyiciliğe sahip. Bu şarkı tamamen gerçek gibi geliyor bana. Atılan çığlıklar gerçek bir aşkın arkasından gelen haykırışlar. "I love him" gibi sade ama vurucu bir köprüyü nasıl tanımlayabilirim bilemiyorum. Videosunda bu şarkıyı söylerken kendine iğnelerle ve kancalarla taktığı garip iğneler ve boncuklar asla MTV gibi anaakın kanallarında görüntülenme şansı yakalayamadı. (Bolca sansürlenmesine rağmen) Bu şarkıyı dinlediğim gün, bu kadar yoğun duygulara sahip olmanın korkunçluğunu düşünmüştüm. Bu duyguları taşımak bir yana, Björk adeta çocuk oyuncağıymışcasına çalıyor yazıyor söylüyor. Bir daha böyle bir şarkıyı kendisi bile muhtemelen yapamayacak. Ve biz insanlar çok şanslıyız. Björk ile aynı dönemde dünyaya geldik. (+18 klibi şiddetle tavsiye edilir.)

Listeyi tam olarak dinlemek isteyenler için youtube linki BURADA:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder