13 Kasım 2016 Pazar

Ghost In The Shell (2017) Filminden İlk Fragman

Bir proje yıllar yıllar sürdüğü zaman, ondan ümidi kesmek lazım derler. Half Life 3 mesela, artık kimsenin geleceğine dair bir ümidi kaldığını sanmıyorum. Her yıl yeniden haberlere çıkar ve yok olur. Gerçi Ico ve Shadow of Colossus sonrası The Last Guardian'ı yapan Team Ico'nun sonunda yalan olması beklenen projeyi bitirdiği duyuruldu. Oyun yakında piyasada olacak. O açıdan her zaman bu hikayeler kötü sonlanmıyorum.

Tüm zamanların en iyi ve en etkili bilimkurgu filmlerinden biri olan Ghost In The Shell'in live action filmi çekilecek denildiğinde, oldukça boş bir uğraş olacağını düşünmüştüm. Amerikanlaşmaktan nasıl kurtulacaktı ki? Hikayenin aşırı derin ve felsefik tonu gidecek ve yerine bolca aksiyon girecek diye düşünmüştüm. Yine de en sevdiğim filmlerden birinin live versiyonuna hayır diyemezdim, o nedenle inceden beklemeye koyuldum.

Yönetmeni açıklandı, Rupert Sanders. Kim diyecek olursanız, valla ben de tanımıyordum. Sonradan öğrendim ki, Snow White and The Huntsman isimli başarısız masal spin-off'unu yönetmiş. Gerçekten kötüye işaret. Sonra Major Kusanagi'yi oynayacak isim belli oldu, Scarlett Johansonn. Tip olarak kesinlikle 10 numara tercih. Son zamanlarda "Under The Skin" gibi acayip bilimkurgularda da boy gösterdiğinden beri kendisine sevgim oldukça arttı. Bu iyiye işaret. Peki Juliette Binoche ve Takashi Kitano'ya ne demeli? Hatta Game of Thrones'da son sezon çıkış yapan Euron Greyjoy rolü ile hayatımıza giren Pilou Asbaek de Batou rolünü kapmış. Biraz fazla etnik bir karmaşa söz konusu elbette, ama zaten GiTS'in dünyası da böyle bir dünya. Dev kapitalist şirketlerin birer parazit gibi insanlığı ele geçirdiği ve androidleştirdiği, benliğin ve bilincin yavaşça yıkılıp gittiği bir gelecek bu. İnsanlığın geleceğinde etnik sınıfların ne kadar yeri olacağını göreceğiz.

Sonra bir takım kısa teaser'lar fırladı. Onları burada paylaşmayacağım çünkü hepsi 10 saniye kadar sürüyor ve tümü de fragmana konmuş zaten. Söz konusu fragmanı önce şuraya koyalım:



Kareleri inceleyecek olursanız, bazı sahnelerin birebir çekildiğini görebilirsiniz. Yönetmenin GiTS hayranı olduğunu varsaymak istiyorum. Çünkü yaratılan dünya görebildiğim kadarıyla oldukça isabetli. Ama daha önce görmediğim bir takım sahneler de var. Bunlardan biri lezbiyen bir öpüşme sahnesi içeriyor, sanırım bu aralar Hollywood'da olmazsa olmaz bir durum. Yine meşhur Kukla Ustası ile karşılaşma sahnelerinden birinde keşiş benzeri varlıklar duruyor, buna da pek anlam veremedim. Diğer yandan finaldeki abartılı tank sahnesinden kısa bir kare görmek beni mutlu etti. Muhtemelen sona doğru doruğa ulaşan heyecan bu filmde de yerinde olacak. Ama GiTS'i benzerlerinden ayıran duygusallığıydı. Son sahnede Kukla Ustası'nı kurtarmak için tankın tepesine atlayıp kapağını kırmaya çalışırken kaslanan ve erkeksileşen kolları sonunda kırılıyor ve yağmur çamur içerisinde terk ediliyordu. Live action bir sahnenin bu kadar etkileyici bir sahneye denk olması zor gibi geliyor bana.

The Matrix dahil, 2000'ler sonrası pek çok bilimkurgu filmlerine ilham olmuş bir başyapıtın, live action filmine ihtiyacımız var mıydı diye hala soruyorum. Ama sanırım fazla film göz çıkarmaz, zira orijinali hala bütün ihtişamı ve derinliği ile dvd rafımda yerini koruyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder