13 Kasım 2016 Pazar

Black Mirror 3. Sezon: En Kötüden En İyiye Subjektif Bir Sıralama


Charlie Brooker'ın 2011 yılında tv dünyasına kazandırdığı Black Mirror, İngiliz merkezli bir dizi için fazlasıyla iyi bir prodüksiyon kalitesi içeriyordu. Dahası, bölümlerin hiciv düzeylerinin yüksek olması kendine ait bir fan kitlesi yarattı. Bilimkurgu dizileri konusunda çıtayı epey yükselten Black Mirror, benim için hep modern Twilight Zone olmuştur. Twilight Zone'un orijinal serisini hatmetmiş biri olarak, onunla kıyaslanacak bir şey bulmak zor. Black Mirror ise bu konuda aklıma gelebilecek tek aday. Her bölümü ile yeni ve özgün bir hikaye anlatmaya çalışmak zorlu bir iş. Dahası aslında belirli bir türde de kalmıyor asla. Hikayelerin geçtiği zamanlar bile birbirinden kopuk. Black Mirror'ı bir bütün olarak değerlendirmek zor gibi gelse de kulağa, sonunda herkesin aklına gelecek ortak özellik, teknolojinin insan hayatına kattıkları üzerine iyi kötü bir şeyler söylemeye çalıştığıdır. Twilight Zone da benzer bir şekilde teknolojinin gidebileceği uç ve kötü noktalarla ilgili fikir yürütürken, bazen eski bir vampir hikayesi gibi fantastik şeylere yer verebiliyordu. Açıkçası en güzel bölümleri de genelde bu mesaj vermekten uzak durduğu bölümleriydi. Black Mirror bunu yapmıyor ve sınırlarını belirgin tutuyor.

Black Mirror 3. sezonuyla yine başka dizilerle kıyaslanamayacak bir seviyeye ulaşmış. Ama her bölümün beklentilerimi karşıladığını söyleyemeceğim. Aşağıdaki liste benim bölümler hakkındaki fikirlerimden oluşuyor ama çevremdeki insanlar dahil olmak üzere pek çok kişinin bana katılmayacağını biliyorum. Black Mirror ile ilgili beklentileriniz, gerçekten distopik hikayeler görmekse listeniz bambaşka olacaktır. Bu sezonu hayalkırıklığı olarak değerlendiren pek yorum okumadım, sonuçta karşımızda birbirinden bağımsız 6 koca film duruyor. Ama sanırım herkesin sevmediği birkaç bölüm var ve bunlar da oldukça değişken. Bütün bölümleri aynı anda piyasaya sürme fikri de bizi haftalar boyu eziyet çekmekten kurtardı.
Neyse. Brooker'ın üstün emeğini takdir ederek başlayayım.

Ve en az beğendiğim bölüm...
(Aşırı derecede spoiler içereceğini söylememe gerek var mı?)


3.3 Shut Up and Dance



Linç edilmekten korkarak başlıyorum çünkü imdb'de notu en yüksek bölümlerden biri bu. Shut up and dance, geçtiği dönem olarak günümüzü seçmiş olması, sıradan karakterleri merkeze alması, bölüm boyunca merak ve heyecan dozunu hiç düşürmemesi ile herkesi etkilemiş görünüyor. Bu bölüm kesinlikle yabana atılacak bir bölüm değil. Hepimizin yaşayabileceği bir kabusun içerisine giriyoruz ve olması hiç de imkansız olmayacak olaylara tanık oluyoruz. Tabi bir noktaya kadar. Hikayenin başında küçük bir çocuğa oyuncak hediye eden ve kendisi de oldukça ufak görünen karakterimizin basit bir mastürbasyon sonrası yaşadığı korkuyla empati kuramamanın yaşattığı kopukluk büyük. Ben ister istemez, olayların sınırsız düzeyde garipleşmesini şaşkınlıkla izledim. Tabiki soygun sahnesi ya da paket teslimi kısımlarında kendimi kaptırmadığımı söyleyemem. Ama mesaj vermek uğruna yapılan final dövüşü o kadar zorlama geldi ki... Troll-suratlı mesajları beğendim ama bir türlü çocuk pornosu izleyen bir insanın webcam'inden çekilen görüntülerin nasıl ona karşı delil olarak kullanılabileceğini bilemedim, hala da annesine giden görüntünün tam olarak ne olduğunu bilemiyorum. Yani garip ayrıntılar içerisinde boğuldum ve heyecan dozunu, oyunculukları takdir etsem de, son üçte birlik kısmın hikayeye çok zarar verdiğini düşünüyorum.

3.2 Playtest


Playtest, güya günümüzde geçen bölümlerden biri, ama hikayedeki fikir o kadar üst düzey ki, ben yine de bundan 40 yıl sonrasını falan düşünüyorum. Bilgisayar oyunlarının "gerçekçilik" takıntısı üzerine ilerleyen film, insan beyninin kendi kendine nasıl da bir oyun yaratabileceğini anlatmaya başlıyor. Bu bölümü bana en çok sevdiren, ana karakterimizin kendisi oldu. Bir yandan umursamaz ve tatlı bir yanı var, diğer yandan babasının erken başlangıçlı Alzheimer'ı ile depresif yönünü gösteriyor. Hikayenin birazcık zorlama 2. twistinden önce yaşadığı zihinsel yıkım gerçekten kendimi inanılmaz kötü hissetmeme neden oldu. Babasının kaderini yaşamak zorunda kalması, yani en büyük korkusunun gerçek olması beni rahatsız etmişti. Ama sonrası biraz mantıksız geldi. Telefonun ölüme yol açma ihtimali biliniyorsa, en azından odanın dışında bir yere konulmalıydı diye düşündüm. Dahası ölen adamın pat diye poşete konup kaldırılması ve "esrarengiz" yok olma ile ilgili hiçbir endişe taşımıyor olmaları absürd geldi. Keşke babası ve annesi ile ilişkisine daha çok değinseydi. Sonuçta onu ölüme götüren şey de, ihmal ettiği annesinin araması oldu.

3.5 Men Against Fire


Yine genele baktığımda en az sevilen bölümün bu olduğunu gördüm. Nedenini anlayabiliyorum. Oldukça net bir politik mesaj veren, olması gerektiği kadar akıcı olmayan, prodüksiyon kalitesinin hikayenin büyüklüğü karşısında bekleneni veremediği bir bölüm. Ama diğer yandan distopik bakış açısı ile şahane bir iş çıkardığını da inkar edemiyorum. Black Mirror'ın güzelliği ayrıntılar ise, rüyalarımızı bile yönetebilen bir üst gücün, bize neler neler yaptırabileceğini düşündürüyor. Dahası "onam" kavramı ile ilgili de bambaşka bir fikir ortaya atıyor. Şu an yaşadığımız düzende kabul ettiğimiz pek çok şeyi, nasıl da kabul etmeye zorlandığımızı, bunun da bizim kararımız olduğu gerçeğinin nasıl da yüzümüze vurulduğunu anlatıyor bir anlamda. Diğer yandan insanların "ölüm dürtüsü" ile nasıl savaştığına dair verileri sıralarken, karşıdaki canlıyı insanlıktan çıkararak toplu kıyımlar yapılabildiğini söylüyor. Bu korkutucu fikir, beni fazlası ile rahatsız etti. Çünkü günümüzde zaten ırklar ve dinler üzerinden ötekileştirme ve zarar verici dürtüleri akla uydurma söz konusu. Hakkı yenen bir bölüm. En azından senaryo bazından oldukça başarılı.

3.6 Hated In Nation


1.5 saatlik bir final, bu kadar büyük bir dizi için ideal. BM'ın şaşaalı final bölümü de bir sinema filminden farksızdı. Soluk kesici distopik bir polisiye yaratmak isteyen Brooker, uzaktan bakınca hiç de olmayacak bir takım öğeleri başarı ile bir araya getirmiş. Drone arıları hack'leyerek insanları avlayan bir twitter hackerı, ilk başta kulağa saçma sapan geliyor. Ama yönetmen James Hawes, hikayesinin özünü çok iyi anlamış ve bunu da kitsch olmayacak bir şekilde işleyebilmiş. Diğer yandan internetin günümüzde linç kültürünü yeniden yarattığı yalan değil, bu bölüm de bunu en değişik noktalarına kadar incelemiş. Asıl katilin hikayenin sonuna kadar Se7en tadında gizlendiği bölüm, finalinin açık uçlu olması ile devam edeceğinin sinyallerini veriyor. Özetle, bence çok sürükleyici ve güzel bir hikaye. Dahası ölüm getirenin, soyu tükenmiş bir canlının robot versiyonu olması ve ana iki kadın karakterimiz arasındaki kimya beni oldukça memnun etti.

3.1 Nosedive


Mükemmel ismiyle bu sezonun açılışını yapan Nosedive, toz pembe bir kara komedi. Çok uzak olmayan bir gelecekte, elektrikli arabaların benzinlik gibi yerlerde şarj edildiği, insanların diğer insanlardan aldıkları yıldız kadar itibar gördükleri bir dünya hayal edin. Kapıların bile aldığınız puana, ya da ne kadar "elit" olduğunuza göre hesaplandığı, sosyal statünün instagram like'ları gibi üzerinize yapıştığı çok uzak olmayan bir gelecek bu. Bölümün pastel tonlarındaki görüntü yönetimi, her şeyin çok "hip" olduğu ve garip bir şekilde güzel göründüğü bu modern dünya, bende epey bir rahatsızlık hissi yarattı. Belki de şimdiden bu dünyada yaşadığımız içindir, bilemiyorum. Adı gibi hızla çakılan karakterimizin finalde "kendi olabildiği" kareler bana "mutlu son" gibi geldi. Ama yine kararı size bırakıyorum. Bryce Dallas Howard'ın ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu hatırlamak istediğinizde, ayna karşısında gülme alıştırmaları yaptığı sahneyi aklınıza getirin.

3.4 San Junipero


Sıra geldi sezonun en güzel bölümüne. Bana göre, Black Mirror'ın da en iyi bölümü bu. Yani bu sezon pek çok ilginç bölüm olmasına rağmen, bu bölüm televizyon tarihinin en iyi işlerinden biri. Abarttığımı da düşünmüyorum, çünkü oyunculuklardan senaryoya her şey kusursuz. İki ana karakterimizin arasındaki kimya mükemmel. 80'lerde başlayan hikayenin atmosferi çok güzel. Bölümde geçen bütün şarkıların senaryo ile bağlantılı olması (The Smiths'ten "Girlfriend In A Coma" ya dikkatinizi çekiyorum.) çok tatlı bir ayrıntı. Black Mirror, tam da bunun gibi bölümlerde bir mesaj vermeye kasmazken, etkileyici olmayı başarabiliyor. Komadaki bir kadın ile, kanserden ölmekte olan başka bir kadının, fantazmik bir dünyada aşık olabilmeleri, tekrar genç olup hayatlarını yaşayabilmeleri ne kadar da güzel bir fikir. Bunu ölüm ve sonsuza kadar hayatta kalabilme temaları ile birleştirince dev bir dünya çıkıyor karşımıza. Hikayenin twisti bile o kadar twist gibi gelmiyor çünkü öyle şok etmek gibi bir hedefi yok bu bölümün. Sadece hikayesini çok iyi bir şekilde anlatmaya çalışıyor ve bunu da başarıyor. Gözlerim sonlara doğru defalarca kez yaşardı. Özellikle ölen kocası ve çocuğunu bırakıp, sonsuza kadar yaşama fikrine karşı gelen karakterin yaşadığı ikilemi düşünmüş olmalarını takdir ettim. Bu ve bunun gibi bölümler Black Mirror'ı sadece bir tv dizisi olmaktan çıkarıp, büyük bir sanat eseri haline getiriyor.

2017'de 4. Sezonu ile geri dönecek olan Black Mirror yine piyasaya düştüğü anda olay yaratacaktır.

1 yorum:

  1. Siyah ayna 3. sezon Tüm bölümler hem türkçe dublaj hemde altyazılı olarak yayında. Bütün sezonlar ve bütün bölümler tek linkte.



    YanıtlaSil