17 Temmuz 2016 Pazar

Eşek Arılarının Yuvası

Haftasonumun ne kadar uğursuz olduğunu anlatmak için şunları söylemem yeterli sanırım: Cuma gecesi bir darbe girişimi oldu, tüm gece uyuyamadım, ertesi sabah telefonumun bozulduğunu ve kendi kendine kapandığını farkettim, bugün ise buzdolabının soğutmadığını gördüm, o da bozulmuş. Hepsinden daha garibi, mutfakta bir bardağın içinde fark ettiğim dev, kırmızı bir eşek arısıydı. Bardağı balkona koydum ve kendi kendine uzaklaşmasını bekledim. 1 saat sonra bir tanesi daha pencerenin önünde vızıldıyordu. (Bu satırları yazarken hala jet sesleri duyuyorum.) Sonrasında bunu öldürmek durumunda kaldık. Hemen ardından pencerenin kenarından bir tanesinin daha belirdiğini görünce dehşete düştüm. Bunu öldürmeye çalışırken aspiratörün borusundan girip çıkan arıları farkettim. Gördüğüm en kocaman eşek arısı cinsi mutfaktaki aspiratörün içine yuva yapmıştı. Açıkçası ne yapacağımı bilemedim, ama dehşetle nasıl kurtulacağımın yollarını aramaya başladım. Şimdilik pek fazla ilerleyemedim.

Dün nasıl geçti bilemiyorum, gerçekten günler hafif rüya tadından bir bulanıklık ile geçiyor. Gece ne yapacağımı kara kara düşünürken, üniversitede ateistlerin klasik filmi olduğu için küçümsediğim (ben de ateist olmama rağmen) "The Zeitgeist"'i belki de izlememin zamanı gelmiştir diye oturdum. Oldukça kötü bir belgeseldi görsel olarak, yani birinin size düz bir kağıttan okuduğunu düşünün. Öyle bir şeydi. Çok nadiren görsel belgelere başvuruyordu ve genelde ses kayıtları ve karanlık bir ekran üzerinden ilerliyordu. Daha iyi bir görsellikle çok daha etkileyici olacağını düşünmeden edemedim. İçerik ise kötü değildi, bilmediğim pek çok şeyi öğrendim. Öyle ki sorgulamadan kabul bile etmek istemiyorum, ama bu aralar dine karşı öfkemin yoğun olması filmin ilk bölümündeki din eleştirisini sahiplenmeye zorladı beni.

Din ile ilişkim hep mesafeliydi. Kendimi bildim bileli böyledir. Muhafazakar bir Anadolu şehrinde büyümüş olmama rağmen bir şekilde hiç Allah'a yakın hissedemedim kendimi. Bunu çok dert ettiğimi de hatırlamıyorum. Dindar arkadaşlarım ile ise herhangi bir problemim olmadı. Tanrının varolmadığı gerçeği bana ne kadar bariz görünürse görünsün, evreni yaratan bir gücün olduğuna, bu gücün bir kişiyi seçtiğine ve bir takım kurallar dizisi ile onlara cenneti vadettiğine inanmak isteyen insanlara karışmadım. Anlamaya çalıştım. Son yıllarda bu çabam oldukça azaldı ve son 6 aydır falan dindar insanlara karşı öfkeli olduğumu farketmeye başladım. Türkiye'deki kutuplaştırıcı süreç beni de içten içe etkiliyordu. Zeistgeist'ın son bölümü gelecekte herkesin kendisine çip takılması için nasıl istekli olacağı ve bütün dünyanın bir takım güçlü aileler tarafından direk olarak yönetileceğine dair komplo teorileri hakkındaydı. Bunları çok fazla umursamadım. Ama diğer kısımlar, özellikle dinlerin birbirini tekrarlayan mitolojik hikayeler olması ve insanları kullanmak için insan eli ile üretiliyor olması, toplumun korku ve dehşet ile nasıl güzel hizaya getirilebildiği, savaşların ve kargaşaların gerçekten gücü elinde tutmak isteyen insanlar tarafından ortaya çıkartılması gibi düşünceler zaten uzun süredir aklımı kurcalıyordu.

Darbe girişimi, bir oyun olsun ya da olmasın, tam olarak insanları hizaya getirme amacına ulaştı. Bu sanırım en azından 100 yıldır oynanan klasik bir yöntemin tekrarı. Türkiye'de çok sık oynanmamıştı, bizim halkımızın eğitim seviyesi de asla böyle şeyleri sorgulayabilecek düzeye ulaşmadı sanırım. İnsan düşünmeden edemiyor, insanlar belki de tarihte elli kere tekrarlanmış ve hani bariz bir şekilde tekrarlanmış oyunları okusalar, görseler, her şey ne kadar farklı olurdu. Zeitgeist kötü bir belgeseldi belki, ama herkesin izlemesini istedim. Burun kıvırdım yıllarca, ama artık direnmiyorum. Gericiliğin aslında nasıl bir şey olduğunu, darbeleri, savaşları birebir görmeyen bizim nesil, sanırım ancak olgunlaşıyor. Savaş uçaklarının gökyüzünde uçtuğu bir dünyanın, binlerce insanın tek bir insanın bekası için kurban edildiği bir dünyanın neye benzediğini görüyorlar.

Biraz rahatlamak için bugün kendimi bilgisayar oynamaya vereceğim sanırım. Bir haftasonu daha bitti, nasıl geçtiğini anlamadan. Ve pek daha kötü haftasonları bizi bekliyor belki de. Fransa tatili konusunda da kargaşa devam ediyor. Gitmekle ilgili bir isteğim olduğundan değil de, geri alamayacağım ciddi miktarda paraya üzülüyorum. Ama elden bir şey de gelmiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder